Selam dostlar..
Naber ?
Neolitik çağdan beri yerleşik hayat var bu topraklarda.
Ve biz hâlâ oturduğumuz evlerin depreme dayanıklılığını sorguluyoruz.
Yerleşik hayata geçmek sadece tarım ve mimari için değil.
Aynı zamanda güven, aidiyet, adalet ve geleneklerin oluşumunda da çok önemli.
21. yüzyılda biz hâlâ barınma problemi yaşıyoruz.
10–12 bin yıl önce başlayan insanlığın barınma problemlerinin ne yazık ki zirvesindeyiz.
Barınma, sadece bir mekân değil; “insanlaşma eşiği”ydi.
Ama ne gariptir ki, binlerce yıllık bu yolculukta,
Ev dediğimiz şey, bazıları için sadece bir meta, bazıları için ise erişilmez bir hayal oldu.
Türkiye’de bugün, çalışkan, onurlu, dürüst insanların bile kendine ait bir çatısı yok.
Çünkü artık ev almak çalışmanın değil, şansın, faizin veya hırsızlığın karşılığı.
Öyle saçma bir simülasyonun içine düştük ki.
Eğer çalışıyorsan, hakkınla vergini ödeyip bir yatırım, bir taşınmaz sahibi olmak istiyorsan bu imkansızlaştı.
Siyaset kurumu büyük sorunları gündem yapıp çözüm aramak yerine gündelik genel geçer ideolojik tortularla oy devşirme çabasında.
Biz ise hayatta kalmak için ne tarz ek işler yaparız da uykumuzdan, hayatımızdan ve en önemli şey zamanımızdan taviz verip normal bir hayat yaşarız derdindeyiz.
Mehmet Şimşek’le başlayan sıkı para politikasıyla birlikte halktan kuruş kuruş toplanan 60 milyar dolar bir tutuklamaya kurban edilebiliyor.
Muhalefet kırmızı kart gösteriyor, ışık yakıp kapatınca sorunların çözüleceğine inanıyor.
Hükümetin kutuplaştırma politikasıyla muhalefetin halktan uzak önerileri arasına sıkışan gariban halkın kafası karışıyor.
Kötü hissediyorum dostlar bu aralar.
Sinirden midem bulanıyor, başım ağrıyor.
Kendi kendime konuşurken buluyorum kendimi.
İşin ilginç tarafı çevremde çalışan kuryelerde kendi kendine konuşmaya başladı.
Geçen hafta taşındım dandik bir mahallede 80 metre kare ev için toplamda cebimden çıkan param 80 bin lira civarında
Kara gün akçesine geçmiş olsun.
Ve bu hafta istemsizce sürekli aklıma gelen bir yaşanmışlık var bunu sizlerle paylaşmak istiyorum öncelikle.
Ben sürekli takdir edilen örnek gösterilen başarılı bir öğrenciydim.
Arka sokakta oturan bir arkadaş ismi oe olsun 2. sınıfta okumayı öğrenemediği için okuldan atılmıştı.
O hırsızlık yaptı. Ben işte çalışarak sınavlara hazırlandım.
O uyuşturucu sattı. Ben sigara alkol bile kullanmadım.
O insanlara zarar verdi. Ben insanları iyileştirdim (Sağlıkçıyım)
O çocuk çürük aldı. Ben askerliğe şırnağa gittim.
O çocuk hapse girdi. Ben üniversite okudum.
Geçen gün mahalleye gelmiş bu arkadaş.
Altında son model lüx bir araba.
Bir çok yerde çalışma ofisleri.
Yanında silahlı adamlar.
Esenyurt beylikdüzü'ne bakan bi mafya babasımı varmış onun adamımı olmuş öyle bişey işte.
Gücümüze gidiyor kardeşim.
Biz vergisi ödeyen askerliği gururla yapan vatan için gerekirse gözü kapalı ölüme gidecek insanlarız ve geçinemiyoruz.
Bu adamın arabasının lastiği benim iki aylık kazancım.
Türkiye sistematik olarak iyi insanları cezalandırıp kötü insanlara büyük tavizler veriyor.
Ben özenmem ama gençler ilim irfana değil serseriliğe özeniyor.
İsim yapmak için cana kıymaları gerektiğini konuşuyorlar.
Geçen sene bir fabrikada çalışırken de bir olaya şahit oldum
18 19 yaşındaki bir velet yeni kalfa olmuş yeni işe başlayan çocukta yaklaşık 30 yaşında bir makina mühendisi.
Kalfa olan makina mühendisini ezmeye çalışıyor ya.
“ Bu yaşa kadar okumuşsun bi bok olamamışsın, Senin yerinde olsam intahar ederdim” falan
Makina mühendisi bir sonraki gün işe gelmedi.
Okul okuyan kendini geliştirebilecek potansiyeli olan gençler ezilirken
Serserililk arsızlık hırsızlık yüceltiliyor.
“Herkes diyor ki güçlü devletler güçlü kurumlarla var olur.”
Emin olun ben bunu Ak partinin ve Chp’nin grup toplantılarında bile defalarca duymuşumdur.
Peki güçlü kurumları oluşturan şey güçlü bireyler değil midir ?
Potansiyeli olan Bireylerini yerin dibine sokan güçsüzleştiren bir ülkenin geleceğinin parlak olması ne yazık ki imkansız.
Bunun yanında
Eğitimli gençlerini yurtdışına gidiyor ve eğitimsiz kör cahil afganları ülkeye kaçak yollardan giriyor. Ülkenin kalitesi düşüyor. Binbir dertle emekle şehitle kurduğumuz medeniyetimiz adım adım çürüyor.
İnşallah yakın zamanda siyasette bir nesil değişimi olur ve bu konular çözüme ulaşır.
Tüm olumsuzluklara rağmen benim hala ülkeye dair umudum var.
Ve bugünkü konumuz.
Türkiye'de kiracı olmak eğer bankada yüklü paranız yoksa tam bir rezalet.
Geçen hafta taşındım.
Çok değişik hislere kapıldım, onları sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle kiracı olmak çok zor. Allah yardımcımız olsun.
Hem yaşadıklarımı hem de kendimce neden bu duruma düştüğümüzü anlatacağım.
Öncelikle ev almak artık imkansız. Maaşlı çalışan bir emekçi ailesi ile birlikte çalışsa dahi
bir ev sahibi olamaz.
İstanbul'un en ucuz semti Esenyurt’ta oturuyorum.
Burada en dandik evler 2.5–3.5 milyon arası. En pahalı evler 7–8 milyon.
Depreme dayanıklı 100–120 m2 bir ev almak isterseniz de 5 milyon lirayı gözden çıkarmalısınız.
Peki 5 milyon birikiminiz yok ne yapacaksınız? Kredi çekeceksiniz.
En uygun krediyi alsa dahi
Bir ev almak isteyen kişi 10 yılda 20 milyon lira para ödüyor.
Peki aylık ödemesi ne kadar? 159.000 lira.
Yani 7 tane asgari ücret kazanılsa bir evde ve bu evde yaşayan 7 kişi
hiç yemek yemese ve giderleri olmasa dahi İstanbul'un en ucuz semtinde bir daire sahibi olamıyor.
Bir çalışan her ay asgari ücret kadar kenara para koysa
5 milyon liraya ulaşması için gereken süre: 18 yıl 8 ay.
Peki ya kiracı olursak?
Ben mesela 2 yıl oturdum önceki kiracı olduğum evde
Ev genel anlamda temiz ve dolaplıydı ama banyoda tadilat yapılması gerekti ev sahibini aradım
Ben yaşlı tek başına yaşayan bir kadınım benim param yok dedi
Neyse banyo tadilatını cebimden yaptırdım
Ve uzun süre oturacağımıza anlaşmıştık.
İkinci yıla girerken yasal sınır %25 olmasına rağmen ben fakirim diye ağladı kadın ve biz %65 zam yaptık.
Sonrasında ikinci yılın yarısında aradı beni
Emrivaki bir şekilde
Hastalandım istanbula taşınmam lazım tedavim var dedi.
bir sonraki ayın 15inde nakliye ile anlaştım evi boşalt dedi.
Ben sözleşmeyi hatırlattım ve 3 aydan önce çıkamayacağımızı söyledim ve bu üç ayda bir çok eve baktım erkenden çıkabilmek için.
Bir eve gittim ev resmen bir harabe dolapsız lağam kokuyor büyük tadilat lazım.
Adam diyorki 2 depozito 1 aylık kira ve tahliye taahhütnamesi
Yani sen eve girerken çıkacağın tarihide yazacaksın ev sahibi seni beğenir ise bir yıl daha oturmana izin verecek ve tüm kiracı haklarından vazgeçmiş oluyorsun. Hukuki olarak sıkıntılı ama işleyişte olan bir evrak
Neyse ordan vazgeçtik başka bir ev sahibi ile görüştüm.
Adam dedi ki evi bugün görebilirsin
Eve gittim evde hala kiracılar var
Dedim ki evde kiracılar var eşyalar kaldırılmamış buraya girmemiz doğru olmaz
Adam diyor ki ; “Bunlar rahatsız olmazlar.”
Ahıra mı giriorsun “Besim tibuk”
Ki evdeki kiracılarda rahatsız ve üzgün görünüyordu.
Neyse orayıda tutmadık.
Sonrasında boş temiz dolaplı bir ev bulduk.
Kirası da fena değildi ama emlakçı var.
2 Depozito bir kira bir emlakçı payı
Bizden istenen evraklar.
Adli sicil kaydı.
Çalıştığın yerden maaş bordrosu
İnsan kaynaklarından İmzalı evrak
E devletten tüm borçların göründüğü Findeks raporu
Sanarsın iş başvurusuna gitmişim ya.
Evraklar yollandıktan sonra da mülakat olacak dedi emlakçı
Bende espirisine yakında ev sahipleri sınav dayapar dedim
Adam diyor ki artık sınav da yapılıyor bizim ev sahibi iyi bir insan o yüzden istemedi.
Lan Esenyurtta 2+1 80 metre kare ev kiralayacağınız
O evi al ….
Sonunda 2+1 görece temiz bir ev bulduk
Yeni bina olduğu için 3 gün temizlik sürdü
Temizlik ücreti 2 bin lira toplamda 6
sonrasında taşındık
Nakliye parası 5 bin lira
Taşımayı ben kardeşim babam yaptık
Amele çağırsan 16 bin lira da onun ücreti
1 emlakçı payı 2 depozito bir kira
Kira 16 bin lira
Eve uygun dolap hafif tadilatlar derken 80 bin liram gitti
Bu evdeki en büyük sorun şantiye elektriiği ve suyunun kullanılması hem pahalı fatura ödeyeceğiz hemde 3 4 aydır elektrik faturasını ödemeyen kiracılar varmış.
Yani ben faturamı ödesemde binanın elektriği kesilebilir xD
Bu süreçte hali hazırda oturduğum ev sahibi geldi.
Avukattanda 3 gün içinde tahliye edin diye yazı getirmiş.
Param yok diye ağlayan kadın
Sadece eşyaların istanbula gelmesi için 140 bin lira para vermiş
Ve evinde hiçbir sorun olmamasına rağmen depozitodan kesinti yapmak istedi.
Depozitoyu kestirmedik ama cebimizden banyo tadilatını yaptırmış olduk.
Bide sırıtarak diyor ki hakkını helal et.
Abla bi siktir git.
Sürekli hakaret edilen eski türkiyede
Bir işçi ailesi, tek maaşla ev geçindirebilir, 10–15 yılda ev sahibi olabilirdi.
Banka kredisine gerek kalmadan birikimle ev almak mümkündü.
Kiralar maaşın %20–25’ini geçmezdi.
Emekli olanlar emeklilik ikramiyesi ile bir ev veya bir araba alıp hacca giderlerdi.
Ev sahibi olmak, mütevazı ama gururlu bir emeğin ödülüydü.
Peki buraya nasıl geldik?
Neden eskiden tek çalışan bir kişi evini geçindirerek ev sahibi olabilirken şimdi 7 asgari ücret bile bir ev almaya yeterli olmuyor.
Hiperenflasyon yüzünden çok ucuza ev sahibi olanlar
Düşük faiz politikasından faydalanan ve ev stoklayan zenginler
Kaçak ve göçmenlerin talepten dolayı kiraları artırması
Ev sahibi olarak vatandaşlık sahibi olup o evi daha pahalıya satanlar
Bedavaya türk vatandaşlığı satıldı.
Deprem korkusundan doğan piyasa manipülasyonları
.
Dünyada nüfus hemen hemen her ülkede azalıyor.
Ama Türkiye’de nüfusla ilgili bir sorun yaşayacağımıza inanmıyorum.
Elbet bir yerde savaş çıkar ve biz oradan milyonlarca göçmen alırız.
Ben çözümü Çin’e gitmekte buldum, başka bir yol görünmüyor 🙂
Çin’deki hayalet şehir Tianduncheng’e gidelim.
Naber ?
Neolitik çağdan beri yerleşik hayat var bu topraklarda.
Ve biz hâlâ oturduğumuz evlerin depreme dayanıklılığını sorguluyoruz.
Yerleşik hayata geçmek sadece tarım ve mimari için değil.
Aynı zamanda güven, aidiyet, adalet ve geleneklerin oluşumunda da çok önemli.
21. yüzyılda biz hâlâ barınma problemi yaşıyoruz.
10–12 bin yıl önce başlayan insanlığın barınma problemlerinin ne yazık ki zirvesindeyiz.
Barınma, sadece bir mekân değil; “insanlaşma eşiği”ydi.
Ama ne gariptir ki, binlerce yıllık bu yolculukta,
Ev dediğimiz şey, bazıları için sadece bir meta, bazıları için ise erişilmez bir hayal oldu.
Türkiye’de bugün, çalışkan, onurlu, dürüst insanların bile kendine ait bir çatısı yok.
Çünkü artık ev almak çalışmanın değil, şansın, faizin veya hırsızlığın karşılığı.
Öyle saçma bir simülasyonun içine düştük ki.
Eğer çalışıyorsan, hakkınla vergini ödeyip bir yatırım, bir taşınmaz sahibi olmak istiyorsan bu imkansızlaştı.
Siyaset kurumu büyük sorunları gündem yapıp çözüm aramak yerine gündelik genel geçer ideolojik tortularla oy devşirme çabasında.
Biz ise hayatta kalmak için ne tarz ek işler yaparız da uykumuzdan, hayatımızdan ve en önemli şey zamanımızdan taviz verip normal bir hayat yaşarız derdindeyiz.
Mehmet Şimşek’le başlayan sıkı para politikasıyla birlikte halktan kuruş kuruş toplanan 60 milyar dolar bir tutuklamaya kurban edilebiliyor.
Muhalefet kırmızı kart gösteriyor, ışık yakıp kapatınca sorunların çözüleceğine inanıyor.
Hükümetin kutuplaştırma politikasıyla muhalefetin halktan uzak önerileri arasına sıkışan gariban halkın kafası karışıyor.
Kötü hissediyorum dostlar bu aralar.
Sinirden midem bulanıyor, başım ağrıyor.
Kendi kendime konuşurken buluyorum kendimi.
İşin ilginç tarafı çevremde çalışan kuryelerde kendi kendine konuşmaya başladı.
Geçen hafta taşındım dandik bir mahallede 80 metre kare ev için toplamda cebimden çıkan param 80 bin lira civarında
Kara gün akçesine geçmiş olsun.
Ve bu hafta istemsizce sürekli aklıma gelen bir yaşanmışlık var bunu sizlerle paylaşmak istiyorum öncelikle.
Ben sürekli takdir edilen örnek gösterilen başarılı bir öğrenciydim.
Arka sokakta oturan bir arkadaş ismi oe olsun 2. sınıfta okumayı öğrenemediği için okuldan atılmıştı.
O hırsızlık yaptı. Ben işte çalışarak sınavlara hazırlandım.
O uyuşturucu sattı. Ben sigara alkol bile kullanmadım.
O insanlara zarar verdi. Ben insanları iyileştirdim (Sağlıkçıyım)
O çocuk çürük aldı. Ben askerliğe şırnağa gittim.
O çocuk hapse girdi. Ben üniversite okudum.
Geçen gün mahalleye gelmiş bu arkadaş.
Altında son model lüx bir araba.
Bir çok yerde çalışma ofisleri.
Yanında silahlı adamlar.
Esenyurt beylikdüzü'ne bakan bi mafya babasımı varmış onun adamımı olmuş öyle bişey işte.
Gücümüze gidiyor kardeşim.
Biz vergisi ödeyen askerliği gururla yapan vatan için gerekirse gözü kapalı ölüme gidecek insanlarız ve geçinemiyoruz.
Bu adamın arabasının lastiği benim iki aylık kazancım.
Türkiye sistematik olarak iyi insanları cezalandırıp kötü insanlara büyük tavizler veriyor.
Ben özenmem ama gençler ilim irfana değil serseriliğe özeniyor.
İsim yapmak için cana kıymaları gerektiğini konuşuyorlar.
Geçen sene bir fabrikada çalışırken de bir olaya şahit oldum
18 19 yaşındaki bir velet yeni kalfa olmuş yeni işe başlayan çocukta yaklaşık 30 yaşında bir makina mühendisi.
Kalfa olan makina mühendisini ezmeye çalışıyor ya.
“ Bu yaşa kadar okumuşsun bi bok olamamışsın, Senin yerinde olsam intahar ederdim” falan
Makina mühendisi bir sonraki gün işe gelmedi.
Okul okuyan kendini geliştirebilecek potansiyeli olan gençler ezilirken
Serserililk arsızlık hırsızlık yüceltiliyor.
“Herkes diyor ki güçlü devletler güçlü kurumlarla var olur.”
Emin olun ben bunu Ak partinin ve Chp’nin grup toplantılarında bile defalarca duymuşumdur.
Peki güçlü kurumları oluşturan şey güçlü bireyler değil midir ?
Potansiyeli olan Bireylerini yerin dibine sokan güçsüzleştiren bir ülkenin geleceğinin parlak olması ne yazık ki imkansız.
Bunun yanında
Eğitimli gençlerini yurtdışına gidiyor ve eğitimsiz kör cahil afganları ülkeye kaçak yollardan giriyor. Ülkenin kalitesi düşüyor. Binbir dertle emekle şehitle kurduğumuz medeniyetimiz adım adım çürüyor.
İnşallah yakın zamanda siyasette bir nesil değişimi olur ve bu konular çözüme ulaşır.
Tüm olumsuzluklara rağmen benim hala ülkeye dair umudum var.
Ve bugünkü konumuz.
Türkiye'de kiracı olmak eğer bankada yüklü paranız yoksa tam bir rezalet.
Geçen hafta taşındım.
Çok değişik hislere kapıldım, onları sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle kiracı olmak çok zor. Allah yardımcımız olsun.
Hem yaşadıklarımı hem de kendimce neden bu duruma düştüğümüzü anlatacağım.
Öncelikle ev almak artık imkansız. Maaşlı çalışan bir emekçi ailesi ile birlikte çalışsa dahi
bir ev sahibi olamaz.
İstanbul'un en ucuz semti Esenyurt’ta oturuyorum.
Burada en dandik evler 2.5–3.5 milyon arası. En pahalı evler 7–8 milyon.
Depreme dayanıklı 100–120 m2 bir ev almak isterseniz de 5 milyon lirayı gözden çıkarmalısınız.
Peki 5 milyon birikiminiz yok ne yapacaksınız? Kredi çekeceksiniz.
En uygun krediyi alsa dahi
Bir ev almak isteyen kişi 10 yılda 20 milyon lira para ödüyor.
Peki aylık ödemesi ne kadar? 159.000 lira.
Yani 7 tane asgari ücret kazanılsa bir evde ve bu evde yaşayan 7 kişi
hiç yemek yemese ve giderleri olmasa dahi İstanbul'un en ucuz semtinde bir daire sahibi olamıyor.
Bir çalışan her ay asgari ücret kadar kenara para koysa
5 milyon liraya ulaşması için gereken süre: 18 yıl 8 ay.
Peki ya kiracı olursak?
Ben mesela 2 yıl oturdum önceki kiracı olduğum evde
Ev genel anlamda temiz ve dolaplıydı ama banyoda tadilat yapılması gerekti ev sahibini aradım
Ben yaşlı tek başına yaşayan bir kadınım benim param yok dedi
Neyse banyo tadilatını cebimden yaptırdım
Ve uzun süre oturacağımıza anlaşmıştık.
İkinci yıla girerken yasal sınır %25 olmasına rağmen ben fakirim diye ağladı kadın ve biz %65 zam yaptık.
Sonrasında ikinci yılın yarısında aradı beni
Emrivaki bir şekilde
Hastalandım istanbula taşınmam lazım tedavim var dedi.
bir sonraki ayın 15inde nakliye ile anlaştım evi boşalt dedi.
Ben sözleşmeyi hatırlattım ve 3 aydan önce çıkamayacağımızı söyledim ve bu üç ayda bir çok eve baktım erkenden çıkabilmek için.
Bir eve gittim ev resmen bir harabe dolapsız lağam kokuyor büyük tadilat lazım.
Adam diyorki 2 depozito 1 aylık kira ve tahliye taahhütnamesi
Yani sen eve girerken çıkacağın tarihide yazacaksın ev sahibi seni beğenir ise bir yıl daha oturmana izin verecek ve tüm kiracı haklarından vazgeçmiş oluyorsun. Hukuki olarak sıkıntılı ama işleyişte olan bir evrak
Neyse ordan vazgeçtik başka bir ev sahibi ile görüştüm.
Adam dedi ki evi bugün görebilirsin
Eve gittim evde hala kiracılar var
Dedim ki evde kiracılar var eşyalar kaldırılmamış buraya girmemiz doğru olmaz
Adam diyor ki ; “Bunlar rahatsız olmazlar.”
Ahıra mı giriorsun “Besim tibuk”
Ki evdeki kiracılarda rahatsız ve üzgün görünüyordu.
Neyse orayıda tutmadık.
Sonrasında boş temiz dolaplı bir ev bulduk.
Kirası da fena değildi ama emlakçı var.
2 Depozito bir kira bir emlakçı payı
Bizden istenen evraklar.
Adli sicil kaydı.
Çalıştığın yerden maaş bordrosu
İnsan kaynaklarından İmzalı evrak
E devletten tüm borçların göründüğü Findeks raporu
Sanarsın iş başvurusuna gitmişim ya.
Evraklar yollandıktan sonra da mülakat olacak dedi emlakçı
Bende espirisine yakında ev sahipleri sınav dayapar dedim
Adam diyor ki artık sınav da yapılıyor bizim ev sahibi iyi bir insan o yüzden istemedi.
Lan Esenyurtta 2+1 80 metre kare ev kiralayacağınız
O evi al ….
Sonunda 2+1 görece temiz bir ev bulduk
Yeni bina olduğu için 3 gün temizlik sürdü
Temizlik ücreti 2 bin lira toplamda 6
sonrasında taşındık
Nakliye parası 5 bin lira
Taşımayı ben kardeşim babam yaptık
Amele çağırsan 16 bin lira da onun ücreti
1 emlakçı payı 2 depozito bir kira
Kira 16 bin lira
Eve uygun dolap hafif tadilatlar derken 80 bin liram gitti
Bu evdeki en büyük sorun şantiye elektriiği ve suyunun kullanılması hem pahalı fatura ödeyeceğiz hemde 3 4 aydır elektrik faturasını ödemeyen kiracılar varmış.
Yani ben faturamı ödesemde binanın elektriği kesilebilir xD
Bu süreçte hali hazırda oturduğum ev sahibi geldi.
Avukattanda 3 gün içinde tahliye edin diye yazı getirmiş.
Param yok diye ağlayan kadın
Sadece eşyaların istanbula gelmesi için 140 bin lira para vermiş
Ve evinde hiçbir sorun olmamasına rağmen depozitodan kesinti yapmak istedi.
Depozitoyu kestirmedik ama cebimizden banyo tadilatını yaptırmış olduk.
Bide sırıtarak diyor ki hakkını helal et.
Abla bi siktir git.
Sürekli hakaret edilen eski türkiyede
Bir işçi ailesi, tek maaşla ev geçindirebilir, 10–15 yılda ev sahibi olabilirdi.
Banka kredisine gerek kalmadan birikimle ev almak mümkündü.
Kiralar maaşın %20–25’ini geçmezdi.
Emekli olanlar emeklilik ikramiyesi ile bir ev veya bir araba alıp hacca giderlerdi.
Ev sahibi olmak, mütevazı ama gururlu bir emeğin ödülüydü.
Peki buraya nasıl geldik?
Neden eskiden tek çalışan bir kişi evini geçindirerek ev sahibi olabilirken şimdi 7 asgari ücret bile bir ev almaya yeterli olmuyor.
Hiperenflasyon yüzünden çok ucuza ev sahibi olanlar
Düşük faiz politikasından faydalanan ve ev stoklayan zenginler
Kaçak ve göçmenlerin talepten dolayı kiraları artırması
Ev sahibi olarak vatandaşlık sahibi olup o evi daha pahalıya satanlar
Bedavaya türk vatandaşlığı satıldı.
Deprem korkusundan doğan piyasa manipülasyonları
.
Dünyada nüfus hemen hemen her ülkede azalıyor.
Ama Türkiye’de nüfusla ilgili bir sorun yaşayacağımıza inanmıyorum.
Elbet bir yerde savaş çıkar ve biz oradan milyonlarca göçmen alırız.
Ben çözümü Çin’e gitmekte buldum, başka bir yol görünmüyor 🙂
Çin’deki hayalet şehir Tianduncheng’e gidelim.